2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 1. maddesinde, Bu Kanunun amacı, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır.;
2. maddesinde, çevre korunması, çevresel değerlerin ve ekolojik dengenin tahribini, bozulmasını ve yok olmasını önlemeye, mevcut bozulmaları gidermeye, çevreyi iyileştirmeye ve geliştirmeye, çevre kirliliğini önlemeye yönelik çalışmaların bütünü; çevre kirliliği, çevrede meydana gelen ve canlıların sağlığını, çevresel değerleri ve ekolojik dengeyi bozabilecek her türlü olumsuz etki; doğal varlık, bütün bitki, hayvan, mikroorganizmalar ile bunların yaşama ortamları; biyolojik çeşitlilik, ekosistemlerin, türlerin, genlerin ve bunlar arasındaki ilişkilerin tamamı şeklinde tanımlanmış;
Çevrenin korunması başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrasında, Çevrenin korunması amacıyla;
a) Doğal çevreyi oluşturan biyolojik çeşitlilik ile bu çeşitliliği barındıran ekosistemin korunması esastır. Biyolojik çeşitliliği koruma ve kullanım esasları, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve ilgili diğer kuruluşların görüşleri alınarak belirlenir...
f) Biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilirliliğinin sağlanması bakımından nesli tehdit veya tehlike altında olanlar ile nadir bitki ve hayvan türlerinin korunması esas olup, mevzuata aykırı biçimde ticarete konu edilmeleri yasaktır. hükmü ile
10. maddesinde, Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez... kuralı yer almış;
20. maddesinde idari nitelikteki cezalar sayılmış,
(k) bendinde, bu Kanunun 9 uncu maddesinin (a) bendinde belirtilen hususlara aykırı olarak biyolojik çeşitliliği tahrip edenlere,
(d) bendi uyarınca ilan edilen Özel Çevre Koruma Bölgeleri için tespit edilen koruma ve kullanma esaslarına aykırı davrananlara ve
(e) bendinin ikinci paragrafı uyarınca sulak alanlar için yönetmelikle belirlenen koruma ve kullanım usûl ve esaslarına aykırı davrananlar ile
(f) bendinde belirlenen esaslara ve yasaklamalara aykırı davrananlara idarî para cezası verileceği belirtilmiş,
İdari cezalarda yetki başlıklı 24. maddesinde de, Bu Kanunda öngörülen idarî yaptırım kararlarını verme yetkisi Bakanlığa aittir.
Bu yetki, 12 nci maddenin birinci fıkrası uyarınca denetim yetkisinin devredildiği kurum ve merciler tarafından da kullanılır.
Bu Kanunda öngörülen idarî yaptırım kararları Bakanlık merkez teşkilâtında genel müdürler, taşra teşkilâtında çevre ve şehircilik il müdürlerince verilir... kuralı yer almıştır.
Diğer taraftan Çevre Kanunu kapsamındaki uygulamaların denetlenmesi yetkisinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ait olduğu, bu yetkinin, Bakanlıkça; il özel idarelerine, çevre denetim birimlerini kuran belediye başkanlıklarına, Denizcilik Müsteşarlığına, Sahil Güvenlik Komutanlığına ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre belirlenen denetleme görevlilerine devredilebileceği, denetimlerin Bakanlığın belirlediği denetim usul ve esasları çerçevesinde yapılacağı, Çevre Kanununda belirtilen yükümlülüklerin ilgililerce yerine getirilip getirilmediğinin tespiti için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı merkez veya taşra teşkilatı ile Bakanlıkça yetki verilmiş kurum veya kuruluşların yetkili makamı tarafından usulüne uygun olarak iki veya daha fazla kişiden meydana gelen çevre denetim ekibinin görevlendirileceği, Çevre Kanununun ilgili hükümleri çerçevesinde Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı veya Bakanlıkça yetki verilmiş kurum veya kuruluşların yetkili makamı tarafından çevre denetimi ile görevlendirilen personel tarafından yapılan denetimler sonucunda tespit edilen ihlallerle ilgili olarak, fiilleri işleyenler hakkında Çevre Denetim Tutanağının; denetim ile görevlendirilen personelin bağlı olduğu ve idari yaptırım kararı vermeye yetkili merciye intikal ettirileceği, idari yaptırım kararı vermeye yetkili merci tarafından, intikal ettirilen Çevre Denetim Tutanağına dayanılarak yaptırım kararının verileceği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca Jandarma Genel Komutanlığına yapılan bir yetki devri bulunmadığından, denetim yetkisi bulunmayan kurumda görevli jandarmalar tarafından düzenlenen tutanağa dayanılarak idari para cezası verilmesinde bu yönden de hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık konusu olayda, 26.02.2019 tarihinde Mahmutbeyli Jandarma Karakol Komutanlığı tarafından yapılan önleyici kolluk devriyesi esnasında, gidiş istikametine göre sağda yol kenarında 55 AYH 22 plakalı aracın park halinde görüldüğü ve kontrol için duran jandarma devriyesince, araç içerisinde herhangi bir kimsenin olmadığının görülmesi üzerine, devriye aracı ses yayın sisteminden ikaz yapıldığı ve araç sürücüsü araç başına çağırıldığı, Hasbi Kayacı ve Murat Kayacı isimli şahısların araç başına geldikleri, ne maksatla durakladıkları sorulduğunda, ormandan salep topladıklarını, salebin bir kısmının araçta, bir kısmının ise ormanda olduğunu beyan ettikleri, 2018 yılına ait belge ibraz ettikleri, XI. Bölge Müdürlüğü Samsun Şube Müdürlüğü ile yapılan görüşmede şahısların belgelerinin geçerli olmadığı tespitinin yapıldığı, bu tespit üzerine 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 9. maddesinin (f) bendi ile 20. maddesinin (k) bendi uyarınca 60.163,00-TL idari para cezası verilmesine ilişkin 08/03/2019 tarih ve 2019/02 sayılı Tarım ve Orman Bakanlığı XI. Bölge Müdürlüğü Samsun Şube Müdürlüğü işleminin ve işleme dayanak (mülga) Doğal Çiçek Soğanlarının Üretimi, Doğadan Toplanması ve İhracatına İlişkin Yönetmeliğin 23/4. maddesinin iptali istemiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; Erzurum İli, Tortum İlçesi, Bağbaşı Mahallesinde bahçe vasfında taşınmazı bulunan davacı tarafından, aynı yerde bulunan Bağbaşı Regülatörü ve HES projesinin, ÇED raporunda taahhüt edilen can suyu ile tarımsal sulama suyu değerlerinin bırakılmadığı, dere yatağına bırakılan suyun debisinin düşük olması nedeniyle zirai faaliyetinin etkilendiği, ÇED raporunda belirlenen taahhüde uyulmaması nedeniyle 2872 sayılı Çevre Kanunu hükümleri uyarınca ilgili şirkete idari yaptırım uygulanması isteğiyle çeşitli tarihlerde yapılan başvurularla ilgili olarak Erzurum Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün ... tarih ve ... sayılı işlemiyle; hidroelektrik santrallerinden doğal hayatın devamı için bırakılması taahhüt edilen su miktarının bırakılmaması fiili için, 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 20. maddesinin 1. fıkrasının (k) bendi uyarınca Tarım Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve taşra teşkilatı tarafından uygulanması gerektiğinin davacıya bildirildiği, davacının ... tarihli başvurusu ile; Erzurum Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne daha önce yapılan tüm başvuruların Tarım ve Orman Bakanlığı 13. Bölge Müdürlüğünce değerlendirilmesi amacıyla anılan kuruma gönderilmesinin istenilmesi üzerine, Tarım ve Orman Bakanlığı 13. Bölge Müdürlüğünün dava konusu işlemi ile; düşük olduğu iddia edilen can suyu değerlerinin davacı tarafından nasıl temin edildiğinin belirtilmediği, aylara göre debimetre verileri dikkate alınarak can suyundaki eksiklikten dolayı HES denetimine ilişkin 2013/15 sayılı Genelgede ceza verilmesine ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, ÇED kararları kapsamındaki yükümlülükleri yerine getirmeyenlere idari yaptırım uygulanması hususunda yetkili kurumun Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olduğu, cansuyu eksikliği ile beraber biyoçeşitliliğe zarar verildiğinin tespiti halinde ancak davalı idare tarafından idari yaptırım kararının uygulanabildiği yönünde cevap verildiği anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından, 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 9/a bendinde belirtilen hususlara aykırı olarak "biyolojik çeşitliliğin tahrip edildiğinden bahisle" aynı Kanun'un 20/k bendi uyarınca 244.315,00 TL idari para cezası uygulanmasına dair 06.07.2023 tarih 10403785 sayılı işlemle bildirilen Tarım ve Orman Bakanlığı 7. Bölge Müdürlüğü işleminin/idari Yaptırım Kararı) iptali istemiyle açılan davada; "Yumurtalık Lagünü Milli Parkının Tampon Bölge Sınırları içerisinde kalan 20.000 m2 ve Milli Parkın Hassas Koruma Bölgesi'nde kalan 30.000 m2 olmak üzere toplamda 50.000 m2 alanın davacı tarafından traktörle sürüldüğü, bu durumun davacının ikrarıyla sabit olduğu, mezkur fiil ve faaliyetinin farklı yıllar içerisinde çeşitli kararlarla koruma altına alınan alandaki ekosistemler, türler, genler ve bunlar arasındaki ilişkilere zarar verecek nitelikte yani biyolojik çeşitliliğin tahribine sebebiyet verecek mahiyette olduğu ve davacının itirazlarının da yersiz ve işlemi sakatlar nitelikte olmadığı anlaşıldığından, kanundaki tanımla örtüşür şekilde davacının şahsında sübut bulan faaliyet sebebiyle para cezası uygulanmasına dair dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı" gerekçesiyle davanın reddine dair Adana 1. İdare Mahkemesi Hakimliği'nin 12/02/2024 tarih ve E:2023/1389, K: 2024/255 sayılı kararının; hukuka aykırı olduğu, gerekçede belirtilen "ekosistemler, türler, genler ve bunlar arasındaki ilişkilere zarar verecek nitelikte" şeklindeki kanaatin herhangi bir resmi veri, hüküm kurmaya elverişli ve objektif bir bilirkişi raporuna dayandırılmadığı dikkate alındığında hak arama hürriyeti ve adil yargılanma hakkına aykırı olduğu ileri sürülerek istinaf yolu ile incelenerek kaldırılması istenilmektedir.
Bu durumda; İdare Mahkemesince, davacı şirketin yasal prosedüre uygun olarak belirtilen yerde su ürünleri yetiştiriciliği faaliyetinde bulunduğu, sorunun davalı idareler arasında yapılan tespit farklılıklarından kaynaklandığı, 2012 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği bölümünce yaptırılan incelemede de, çiftlik alanının su ekosisteminde aşırı ve etkili bir kirliliğin olmadığı, olması gereken değerlerde olduğu, ekolojik açıdan deniz ekosistemi kalite seviyesini büyük oranda koruduğu önemli bir çevresel kirlenme olmadığı görüş ve kanaatine yer verildiği, bu haliyle davacı şirketin Hassas Alan Niteliğindeki kapalı koy ve körfez alanlarının belirlenmesine ilişkin tebliğe aykırı davranmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ise de davacı şirketin talebi üzerine 2012 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği bölümüne yaptırılan inceleme sonucu düzenlenen raporun gerekçeye esas alınamayacağı ve davacı şirkete ait balık çiftliğinin, en yakın karaya mesafesinin 0,54 mil olduğunun tespit edilmiş olması karşısında İdare Mahkemesinin gerekçesinin yerinde olmadığı görülmüş, davacı şirkete ait balık çiftliğinin biyolojik çeşitliliği tahrip ederek çevre kirliliğine yol açtığı yönünde davalı idarece yapılmış somut saptamanın bulunmaması nedeniyle, davacının ne şekilde biyolojik çeşitliliği tahrip ettiği hususunun kesin ve somut olarak saptanmaksızın, salt hassas alanda faaliyet gösterdiğinden bahisle, 2872 sayılı Kanun'un 20/k maddesi uyarınca para cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde anılan Anayasal ilkelere ve mevzuata uyarlık bulunmadığından, dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, idari Dava Dairesince; İdare Mahkemesi kararının gerekçesinin yukarıda belirtilen gerekçe ile düzeltilmek suretiyle istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekirken, davalı idarenin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesinde sonucu itibarıyla isabetsizlik bulunmamaktadır.
Dava; Elazığ İli, Sivrice İlçesi, Başkaynak Köyü, Batak Mevkiinde toplanması yasak salep bitkisinin toplandığının tespiti sonucu davacıya verilen 35.193,00 TL para cezasına ilişkin 11.06.2014 tarih ve 2014/060 sayılı Orman ve Su İşleri Bakanlığı XV. Bölge Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; salep soğanının toplanması sonucunda biyolojik çeşitliliğin ne şekilde tahrip edildiği somut ve kesin bir şekilde ortaya konulmadan salt izinsiz ve kaçak toplamış olması nedeniyle biyolojik çeşitliliğin tahrip edildiği varsayımına dayanılarak uygulanan dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bu durumda; davacının doğadan izinsiz salep bitkisi topladığı, Elazığ Milli Park Şube Müdürlüğü Sivrice Şefliği ekiplerince yapılan denetimler sonucunda sabit olduğu 09.06.2014 tarihli davacının da imzasının bulunduğu tutanakla ortaya konulduğundan ve ayrıca izinsiz toplama fiilinin mevzuatta öngörülen biyolojik çeşitliliği tahrip fiilini oluşturduğu anlaşıldığından, hakkında 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık, aksi yöndeki mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Dosyanın incelenmesinden; 10.9.2008 günü yapılan denetim sonucunda düzenlenen tutanak ile; İskenderun-Arsuz Yaban Hayatı Geliştirme Sahası'nın içerisinde, ormanlık alanda davacı şirkete ait iş makineleri ile krom madeni çıkarıldığının, ağaçların söküldüğünün, orman örtüsünün kazındığının, çıkan malzemenin eğime göre gelişgüzel itildiğinin, yaklaşık bir hektarlık alanda doğanın tahrip edildiğinin, sahadaki biyolojik çeşitliliği barındıran orman ekosisteminin bozulduğunun, yaban hayatının olumsuz etkilendiğinin tespit edilmesi üzerine 19.11.2008 günlü dava konusu işlemin tesis edildiği, davacı şirketin 14.4.2008-14.4.2011 tarihleri arasında geçerli maden arama ruhsatına sahip olduğu, faaliyette bulunulan sahanın orman alanı olması nedeniyle, 16.9.2008 tarihli, 1261 sayılı Orman Genel Müdürlüğü işlemi ile 14.4.2011 tarihine kadar çalışma esaslarını düzenleyen taahhütname hükümlerinin yerine getirilmesi şartıyla faaliyet için izin alındığı anlaşılmıştır.
İdare Mahkemesince; davacı şirketin maden arama ruhsatına sahip olduğu ve Yaban Hayatı Koruma ve Geliştirme Sahaları İle İlgili Yönetmeliğin 22. maddesinde, "3213 sayılı Maden Kanunu ve 6326 sayılı Petrol Kanunu hükümleri saklıdır." düzenlemesine yer verilmesi nedeniyle bu faaliyetin ekosistemi bozduğundan bahisle para cezası verilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ise de, bahsedilen hükmün yapı ve tesis kurulamayacağına ve irtifak hakkı tesisine izin verilmeyeceğine ilişkin düzenlemenin istisnası niteliğinde olduğu, maden arama ruhsatı bulunması durumunda ayrıca herhangi bir izin alınmadan yaban hayatı koruma ve geliştirme sahasında madencilik faaliyetinde bulunulabileceği anlamına gelmediği açıktır. "Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği'nin Yaban Hayatı Koruma ve Geliştirme Sahaları İle Avlaklarda Madencilik Faaliyetleri" ni düzenleyen 26. ve 27. maddelerinde de, bu alanlarda yapılacak maden arama ve işletme faaliyetleri için Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nden izin alınması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Öte yandan, bu iznin de belirli koşullara uyulmak suretiyle verileceği, madencilik faaliyeti yapılırken av ve yaban hayvanı türleri ile habitatın ve orman ekosisteminin zarar görmemesi için işletme sahibince gerekli önlemlerin alınacağı açıktır.
Bu durumda; İdare Mahkemesince, öncelikle, madencilik faaliyetinin yapıldığı alanın yaban hayatı koruma ve geliştirme sahası olduğu gözetilerek, davacı şirketin bu alanda faaliyette bulunabilmek için, denetim tarihi itibariyle, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nden izin alıp almadığının araştırılması, böyle bir iznin bulunmaması durumunda, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahasında izinsiz olarak yapılan faaliyet nedeniyle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi; yaban hayatı koruma ve geliştirme sahasında madencilik faaliyeti yapabilmek için gerekli iznin alınmış olduğunun belirlenmesi durumunda ise, yapılan faaliyetin alınan iznin koşullarına ve bu konudaki mevzuat hükümlerine uygun olarak yapılıp yapılmadığının, av ve yaban hayvanı türleri ile habitatın ve orman ekosisteminin zarar görmemesi için işletme sahibince gerekli önlemlerin alınıp alınmadığının belirlenmesi amacıyla mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, bu incelemeler yapılmadan verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacı şirket tarafından işletilen, Erzurum ili, Tortum ilçesinde bulunan, Kaletepe Hidro Elektrik Santralinde, 22/10/2019 tarihinde yapılan denetim ve ölçümler sonucunda hazırlanan izleme ve kontrol raporunda, Ziyaretli 1 Regülatuarında 0,086 m3/sn can suyu bırakılması gerekmekte iken, 0,041m3/sn su bırakıldığının belirlendiği, diğer regülatörlerde bir sorun olmadığı, sonrasında anılan tespite dayalı olarak ortaya çıkan ihlalin, biyolojik çeşitliliğin tahribatı olarak değerlendirilmesi neticesinde dava konusu işlemin tesisi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta; bırakılması gereken can suyu miktarından daha az miktarda can suyu bırakılması sebebiyle davacı şirketin verdiği taahhüde aykırı hareket ettiği sabit olmakla birlikte, yapılan denetimde biyolojik çeşitliliğin tahrip edildiğine dair açık ve net bir tespit yapılmadığı görülmektedir.
Aylara göre bırakılması gereken can suyu miktarının eksik bırakılmasının biyolojik çeşitliliği tehdit edebileceği açık ise de; bu kanaate varılabilmesi için süregelen bir şekilde bu eylemin gerçekleştiğinin ve bu durumun biyolojik çeşitliliği tahrip ettiğinin bilimsel ve teknik verileriyle idarece ortaya konulması ve bundan sonra anılan hukuk normuna göre idari yaptırım uygulanması gerekmektedir.
Bu durumda; davacı şirketin biyolojik çeşitliliği tahrip ettiğine dair somut bir tespitin yapılmamış olması karşısında, anlık yapılan ölçüm sonucuna göre biyolojik çeşitliliğin ihlal edildiğinden söz etmeye olanak bulunmadığından, Kanunun 20/k maddesi uyarınca (biyolojik çeşitliliğin tahrip edildiği varsayımıyla) verilen para cezası işleminde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Çevre Koruma Bölgesi Sınırları İçerisinde Ruhsatsız Yapı Nedeniyle Düzenlenen İdari Para Cezasının İptali
Dava dosyasının incelenmesinden, Ankara ili, Gölbaşı ilçesi, Yağlıpınar Mahallesi, 124345 ada, 4 parsel sayılı taşınmazın 22/10/1990 tarih ve 90/1117 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ilan edilen Gölbaşı özel Çevre Koruma Bölgesi sınırları içerisinde yer aldığı, Gölbaşı Belediye Başkanlığı personelleri tarafından yapılan denetimlerde, üçüncü kişi tarafından ruhsatsız yapı yapıldığının tespit edildiği, buna ilişkin olarak düzenlenen yapı tatil tutanaklarının Gölbaşı Belediye Başkanlığının 25/09/2020 tarihli ve 19832 Sayılı yazısı ile Ankara Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne iletildiği, Ankara Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü personelleri tarafından söz konusu alanda yapılan denetimde ise ruhsatsız yapının 12/10/2020 tarihli ve B114689 seri numaralı Çevre denetim tutanağı ile tespit edilmesi üzerine Ankara Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 22/01/2021 tarihli ve E-24710717-249-143714 Sayılı yaptırım kararı ile özel Çevre Koruma Bölgeleri için tespit edilen koruma ve kullanma esaslarına aykırı davranıldığından bahisle 2872 Sayılı Çevre Kanunu'nun 20. maddesinin (k) bendi gereğince davacı hakkında 73.747,00-TL tutarında idari para cezası uygulanması üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu olayda, ruhsatsız olduğu tespit edilen yapının kooperatif tarafından mı yoksa kooperatif üyeleri tarafından mı yapıldığı hususu ile anılan kooperatif tarafından yapılmış ise davacının buna muvafakat verip vermediği hususu tespit edilmek suretiyle, cezaların şahsiliği ilkesi uyarınca ruhsatsız yapıyı yapan veya yaptıran kişi ya da kişilere idari para cezası verilmesi gerekirken, ruhsatsız yapıyı yapan somut olarak ortaya konulmaksızın tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
You have reached the end of the article. We hope you liked our article.
Please do not hesitate to contact us regarding this article or any other legal questions. We are waiting for your message.
© 2017- 2024
Maya Law Firm
All rights reserved.