EMSAL KARARLAR

 

 

vASİYETNAMENİN İPTALİ DAVASI HAKKINDA DANIŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ

VASİYETNAMENİN İPTALİ DAVASI – YABANCILIK UNSURU TAŞIYAN VASİYETNAME- MÖHUK’A GÖRE ÖLÜME BAĞLI TASARRUFUN ŞEKLİ – SEÇİMLİ ŞEKİL – VASİYETNAMENİN ALMAN HUKUKUNA GÖRE YAPILIP YAPILMADIĞI - YURT DIŞINDA YAPILAN VASİYETNAMENİN İPTALİ DAVASI - 

T.C. Yargıtay 3.HUKUK DAİRESİ Esas:2018-3217 Karar:2018-10980 Karar Tarihi:05.11.2018

Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar; tarafların murisi Şuküfe Eyüpoğlu tarafından 16/07/1977 tarihinde Almanya Heindeheimde Noterliğince vasiyetname düzenlendiğini, bu vasiyetname ile murisin tüm servetinin varisi olarak (davalıların murisi ) kardeşi Hayri'yi varis olarak tayin ettiğini, bu vasiyetnamenin açılması için davalılar tarafından ... 12. Sulh Hukuk Mahkemesine 2012/655 esas ile açılan dava sonucunda söz konusu vasiyetnameden haberdar olduklarını, dava konusu vasiyetnamenin TMK.da belirtilen şekil şartlarına uygun olarak düzenlemediğini, bu nedenle davaya konu vasiyetnamenin şekil şartlarına uygun olmaması nedeniyle iptaline karar verilmesini talep etmişlerdir.

Davalılar; davanın reddi gerektiğini bildirmiştir.

Mahkemece; mirasın ölenin milli hukukuna tabi olduğu, Türkiye'de bulunan taşınmaz hakkında Türk Hukukunun uygulanacağı, mirasın açılması sebeplerine, iktisabına ve taksimine ilişkin hükümlerin terekenin bulunduğu ülke hukukuna tabi olduğu, ölüme bağlı tasarrufun şekline 7. Madde hükmünün uygulanacağı ve ölenin milli hukukuna uygun şekilde yapılan ölüme bağlı tasarrufunda geçerli olduğu düzenlenmiş olup, yukarıda da belirtildiği üzere davaya konu vasiyetnamenin Almanya'da düzenlendiği ve somut olayda vasiyetname ile murisin tüm servetinin varisi olarak davalılar murisi kardeşini tayin ettiği, taşınmaz mal vasiyetinin geçerli olabilmesi için Türk Hukuk sistemindeki usul ile yapılmış olması gerektiği, davaya konu vasiyetnamenin de MK.nun 532 ve takip eden maddelerine göre usulüne uygun şekilde düzenlenmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Anılan karar Dairemizin 2015 /14723 Esas – 2016 / 12905 Karar sayılı ve 17/11/2016 tarihli kararı ile ; " ...Dava; davacıların murisi tarafından 16.07.1977 tarihinde Almanya Heindeheimde Noterliğince düzenlenmiş vasiyetnamenin, şekil kurallarına aykırı düzenlediği iddiasıyla açılmış, vasiyetnamenin şekle aykırılık nedeniyle iptali istemine ilişkindir.

Temyize konu uyuşmazlık; iptali istenen miras sözleşmesinin geçerliliği bakımından Türk Hukukunun mu, Alman Hukukunun mu uygulanacağı, buna bağlı olarak da, davaya konu vasiyetnamenin geçerli olarak düzenlenip düzenlenmediği, iptalinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 7.maddesinde" Hukuki işlemler, yapıldıkları ülke hukukunun veya o hukuki işlemin esası hakkında yetkili olan maddi hukuk hükümlerinn öngördüğü şekle uygun olarak yapılabilir. 20.maddenin 1.fıkrasında "Miras ölenin milli hukukkuna tabidir. Türkiye'de bulunan taşınmazlar hakkında Türk hukuku uygulanır. 4.fıkrasında ise; Ölüme bağlı tasarrufun şekline 7.madde hükmü uygulanır. Ölenin milli hukukuna uygun şekilde yapılan ölüme bağlı tasarruflar da geçerlidir." hükmüne yer verilmiştir.

Ölüme bağlı tasarruflarda şekil konusu menkul miras, gayrimenkul miras ayrımı yapılmadan düzenlenmiştir. (Nomer/Şanlı Devletler Hususi Hukuku, s.288). Bu kapsamda 5718 sayılı MÖHUK 20/4.maddesine göre, ölüme bağlı tasarrufun şekli, tasarrufun yapıldığı yer hukukuna veya işlemin esasına uygulanan hukuka veya ölenin milli hukukuna tabidir. Bu üç seçimli şekil kuralından amaç, ölenin son arzularının sonucu olan işlemin geçerliliğini sağlamaktır. Bu kural gereğince bir Türk vatandaşı yabancı ülkede yapıldığı yer hukukuna ya da Türk Hukukuna uygun bir vasiyetname yapılabilir. (Bkz. Milletler Arası Özel Hukuk Aysel Çelikel s.294) Kaldı ki; vasiyetnamelerin geçerliliğini sağlamak amacı ile "Vasiyet Tasarruflarının Biçimine İlişkin Kanun Uyuşmazlıkları Konusundaki 05.10.1961 tarihli La Haye Sözleşmesine Türkiye'de 1983 yılında taraf olmuştur.

Sözleşme'ye göre;

a) Vasiyetnamenin yapıldığı yer hukuku,

b) Vasiyetçinin tasarrufu yaptığı andaki vatandaşı olduğu devletin iç hukuku,

c) Vasiyetçinin ölümü anında vatandaşı olduğu devletin iç hukuku,

d) Vasiyetçinin tasarrufu yaptığı anda ikametgahının bulunduğu yer iç hukuku,

e) Vasiyetçinin tasarrufu yaptığı andaki mutad mesken hukuku,

g) Vasiyetçinin ölümü anındaki mutad mesken hukuku,

h) Taşınmazlar söz konusu ise, bu malların bulunduğu yer iç hukuklarından birine uygun olan vasiyetnameleri geçerlidir. 31.08.2005 tarihli itibariyle bu sözleşmeye Almanya'da taraf olmuştur.

Somut olayda; iş bu dava ile iptali istenen vasiyetnameyi düzenleyen davacıların murisi ..., dava konusu 16.07.1977 tarihli vasiyetnamesini Almanya 'Heindeheim Noterliğince düzenlenmiştir. Buna göre; iptali istenen vasiyetnamenin Alman Hukukuna uygun düzenlenmesi halinde geçerli olacağı açıktır. Ancak mahkemece dava konusu vasiyetnamenin Alman Kanunlarına uygunluğu yönünden yeterli inceleme ve araştırma yapılmamıştır.

Hal böyle olunca mahkemece; vasiyetnameyle ilgili Alman mevzuatının tamamı dosyaya celbedilerek, vasiyetnamenin Alman Kanunlarına uygun yapılıp yapılmadığı hususunda ayrıntılı, gerekçeli, Yargıtay denetimine elverişli bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir... " gerekçesi ile bozulmuş , mahkemece bozma kararına uyulmuş , herhangi bir araştırma yapılmaksızın davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir .

Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep (kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz. Bozulan bir hükmün, bozma sebepleri dışında kalan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle; kesinleşen kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak farklı bir karar veremez. Zira, kesinleşmiş olan kısımlar, lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak teşkil eder.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır.

Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde; mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmakla usuli müktesep hak oluştuğu nazara alınmak sureti ile, bozma ilam gereği yerine getirilecek şekilde vasiyetname ile ilgili Almanya Yasalarının gerekirse bilirkişi aracılığı ile incelenmesi yapılarak hüküm tesisi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/11/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.