T.C. Yargıtay 10.CEZA DAİRESİ Esas:2023-11609 Karar:2023-8094 Karar Tarihi:26.09.2023
Dava ve Karar: Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un
317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 12.12.2012 tarihli iddianamesi ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi, 53 üncü maddesinin birinci fıkrası, 58 inci maddesi, 63 üncü maddesi, 54 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
2. Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, 19.03.2013 tarihli ve 2012/505 Esas, 2013/96 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5560 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası gereği tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir. Kararın 27.03.2013 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı için dosya Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderilmiştir.
3. Sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gerektirdiği yükümlülüklere uymadığının bildirilmesi üzerine dosya yeniden ele alınarak yapılan yargılama sonucunda, Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 07.07.2015 tarihli ve 2014/389 Esas, 2015/296 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan lehine olan 5237 sayılı Kanun’un 5560 sayılı Kanun ile değişik 191 inci maddesinin ikinci fıkrası, 5237 sayılı Kanun'un 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 52 nci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları, 63 üncü maddesi uyarınca 6.000,00 TL adli para cezasına hükmedilmiştir.
4. Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 07.07.2015 tarihli ve 2014/389 Esas, 2015/296 Karar sayılı kararının sanık tarafından temyizi üzerine Dairemizin 07.10.2020 tarihli ve 2019/6358 Esas, 2020/5129 Karar sayılı kararı ile; \"Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1) Suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TCK'nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının \"bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası\" olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan \"Basit Yargılama Usulü\" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan \"Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.\" şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan \"01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.\" şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 karar sayılı iptal kararı ile, \"...kovuşturma evresine geçilmiş...\" ibaresinin, aynı bentte yer alan \"... basit yargılama usulü...\" yönünden Anayasa'ya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; \" mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.\" şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3.fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, \"Basit Yargılama Usulü\" yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
2) Hükümden önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesi ve aynı Kanunun 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanunun geçici 7. maddesi sanık lehine hükümler içermekte olup, öncelikle; 6545 sayılı Kanunun 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrası ve aynı Kanunun 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanunun geçici 7. maddesinin olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tesbiti açısından, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı bu suç tarihinden önce açılmış başka dava olup olmadığının, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediğinin ve önceki dava sonucunun araştırılması, gerektiğinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğünden suç tarihinde sanığın infazda olan başka bir tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının bulunup bulunmadığı sorulup belirlendikten sonra;
a) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ve önceki suçtan mahkûmiyet kararı verilmiş ise, 6545 sayılı Kanunun 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK'nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine”, karar verilmesi,
b) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse veya daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ve önceki suçtan mahkûmiyet dışında bir hüküm verilmiş ise, bu suç nedeniyle doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmış olan sanığın, yükümlülüklerini ihlal ettiğinin sabit görülmesi halinde hakkında, 6545 sayılı Kanunun 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrası uyarınca, yargılamaya devam olunarak, suç tarihi itibarıyla, 5560 sayılı Yasa ile değişik TCK'nın 191. maddesi çerçevesinde bir karar verilmesi, gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması,
3) Kabule göre;
a-Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı hükmedilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına ilişkin Konya Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından çıkarılan davetiyenin sanığın Konya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda başka bir suçtan hükümlü bulunması nedeniyle Ceza İnfaz Kurumunda 18/06/2013 tarihinde tebliğ işlemi yapıldığı ve infazına başlandığı, daha sonra sanığın 31/03/2014 tarihinde Akçaabat Açık Ceza İnfaz Kurumu'na sevki ancak aynı zamanda da firar etttiğinin bildirilmesi nedeniyle sanığın dosyaya bildirdiği bilinen en son adresi olan \" ...Sokak No:2/4 İnegöl/Bursa\" adresi yerine; MERNİS adresi olan ''.....,Mahallesi, ....., Sokak, No:....., İnegöl/Bursa'' adresine tebliğe çıkarıldığı, çıkarılan tebligatın “tebliğ imkansızlığı nedeniyle 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2 maddesi gereği mahalle muhtarına 04/06/2014 tarihinde tebliğ edildiği ve 2 nolu haber kağıdının muhatabın kapısına yapıştırıldığı\" bu şekilde tebliğin, Tebligat Kanununun 21/2. maddesi gereği yapıldığı anlaşılmakla, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 10. maddesine 6099 sayılı Kanunun 3. maddesi ile eklenen 2. fıkrasına göre bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilerek aynı
Kanunun tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina başlıklı 21. maddesine 6099 sayılı Kanunun 5. maddesi ile eklenen 2. fıkrasına uygun olarak adres kayıt sistemindeki adresine tebligat yapılması gerektiği, bu itibarla sanığın adresine Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığının anlaşılması karşısında, sanık hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin, tedavi ve infazının devamına karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması,
b- 6545 sayılı Kanunun 68. maddesi ile değişik TCK'nın 191. maddesinin 2 ve 3. fıkraları uyarınca verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin infaz işlemlerinde, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlamak üzere çıkarılan ilk uyarılı başvuru davetiyesinin tebliği üzerine, müracaatta bulunduktan sonra ihlal eden sanığın, aynı Kanunun 191. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca kendisine yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta \"ısrar\" ettiğinin kabul edilebilmesi için; \"önceki tebligat gereğince başvuruda bulunup, infaz başladıktan sonra görüşmeye mazeretsiz gelmeyerek ilk ihlalin gerçekleştiği, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde ikinci ihlalin gerçekleşerek yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı\" uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde davaya devam edilerek sanık hakkında hüküm kurulması, aksi halde yukarıda belirtildiği şekilde ikinci kez uyarılı başvuru davetiyesi tebliğ edilmemiş ise tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının infazının devamına karar verilmesi gerekirken, yargılamaya devam edilme şartları ve hükmün açıklanma koşulları oluşmadan sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi,\" nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
5. Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.04.2021 tarihli ve 2020/293 Esas, 2021/257 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan, Mahkemenin 19.03.2013 tarihli ve 2012/505 Esas, 2013/96 Karar sayılı ilamı uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına ilişkin hükmünün aynen uygulanmasına karar verilmiştir. Kararın 09.06.2021 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı için dosya Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderilmiştir.
6. Sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gerektirdiği yükümlülüklere uymadığının bildirilmesi üzerine dosya yeniden ele alınarak yapılan yargılama sonucunda, Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.03.2023 tarihli ve 2021/429 Esas, 2023/140 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan lehine olan 5237 sayılı Kanun’un 5560 sayılı Kanun ile değişik 191 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 1 yıl hapis cezasına hükmedilmesine ancak sanığın kazanılmış hakkı gözetilerek 5271 sayılı Kanun'un 307 nci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca
hükmolunan cezanın 6.000,00 TL adli para cezası üzerinden yapılmasına, 5237 sayılı Kanun'un 52 nci maddesinin dördüncü fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci, ikinci, üçüncü fıkralarının, 63 üncü maddesinin, 54 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanmasına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz isteği özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR (İLK DERECE MAHKEMESİNİN KABULÜNE GÖRE)
Sanık ile dosya dışı ...'ın ev, iş yeri ve arabalarında mahkemeden alınan izin doğrultusunda arama yapıldığı, bu aramalarda sanığın ikametinde daralı 22 gram, yine sanığın işlettiği ve dosya dışı ...'ın da çalıştığı iş yerinde daralı 40 gram ve aynı iş yerinde sanığa ait cüzdan içerisinde daralı 6 gram esrar maddesi olduğu değerlendirilen bitki tohumları ele geçirildiği, 12.11.2012 tarihli kriminal rapora göre ele geçen maddelerin uyuşturucu niteliğinde esrar maddeleri olduklarının tespit edildiği, sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymaması üzerine kurulan mahkûmiyet hükmünün temyiz incelemesinde sanığa usulüne uygun tebliğ işlemlerinin yapılmadığı gerekçesi ile bozulmasına karar verildiği, bozma ilamı sonrası yapılan yargılamada sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına ilişkin hükmün aynen uygulanmasına karar verildiği, dosya içinde mevcut 01.11.2021 tarihli denetimli serbestlik müdürlüğü yazısından anlaşılacağı üzere, çıkarılan çağrı yazısının 07.08.2021 tarihinde sanığa tebliğ edilmesine rağmen 10 günlük yasal süre içerisinde müracaat etmediğinden uyarılmasına karar verildiği, uyarı yazısının 25.10.2021 tarihinde sanığa tebliğ edildiği, buna rağmen sanığın 10 günlük yasal süre içerisinde müracaat etmeyerek denetimli serbestlik tedbirini ısrarla ihlal etmesi nedeniyle dosyasının ihlalen kapatılarak gönderildiği gerekçesiyle sanığın mahkûmiyetine karar verildiği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
Bozmaya uyulduğu, yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği, Mahkemenin, adli para cezasına hükmetmesine ilişkin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, sanığın temyiz sebepleri yerinde görülmemiş, aşağıdaki hususlar dışında hükümde hukuka aykırılık tespit edilmemiştir.
1- Sanık hakkında hükmedilen adli para cezasının, \"taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin\" ihtarı yerine, “taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan adli para cezasının tamamının muaccel hale gelerek sanıktan tahsil edilmesine ve ödenmeyen adli para cezası miktarının 5275 sayılı yasanın 106/3 maddesi uyarınca tahsil edileceği hususunun sanığa ihtaratına” denilmek suretiyle infazı kısıtlar şekilde karar verilmesi,
2- Sanık hakkında hükmolunan cezanın infazının adli para cezası üzerinden yapılmasına karar verilmesine karşın kanuna aykırı olarak hak yoksunluklarına hükmedilmesi,
Değerlendirilmiş; ancak bu hususun Yargıtay tarafından düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.03.2023 tarihli ve 2021/429 Esas, 2023/140 Karar sayılı kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği hükmün;
A) Hüküm fıkrasının, sanığa verilen adli para cezasının taksitlendirilmesine ilişkin dördüncü paragrafında “taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan adli para cezasının tamamının muaccel hale gelerek sanıktan tahsil edilmesine ve ödenmeyen adli para cezası miktarının 5275 sayılı yasanın 106/3 maddesi uyarınca tahsil edileceği hususunun sanığa ihtaratına” ibaresinin çıkartılarak yerine “taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına” ibaresinin eklenmesi,
B) 5237 sayılı Kanun'un 53 üncü maddesinin uygulanmasına ilişkin altıncı paragrafın hüküm fıkrasından çıkartılması,
Suretiyle, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
26.09.2023 tarihinde karar verildi
© 2017- 2023
Maya Avukatlık Bürosu.
Tüm hakları saklıdır.